O sabah kahvaltıda yine 'çay' konusu açılınca;
'Şu demliğin altındaki çaydanlık, evdeki kaynana gibidir' diyor babam. 'Çünkü devamlı kaynar>durur!..'
Önce gözlerimizi açıp bakıyor, sonra da kahkahayı koyuveriyoruz... Meğer geçliğinde yaşlı bir teyzeden dinlemiş... Devam ediyor:
'Çaydanlığın üstündeki demlik ise, gelindir. Altındaki kaynadıkça o olgunlaşıp, demlenir...'
Bizler, hayretlerde ve 'bu kadar olur' derken, babam anlatıyor:
'Gelinin kocası ise bardağa benzer; birazı demlikten, birazı çaydanlıktan... Yani birazını kaynana doldurur, birazını gelin!
Çocuklar ise çayın şekeridir; tad verir...
Ya görümce? O ise, çay kaşığıdır. Ara sıra girer eve; karıştırıp gider. Zaten kaşık bardakta kalsa insanın gözünü çıkarır!..
Kaynata mı? O garibimse çay tabağıdır; dökülenleri bir araya toplamaya çalışır!